DOLAR
Alış:
Satış:
EURO
Alış:
Satış:
GBP
Alış:
Satış:
Bir Adamın Sessiz Çığlığı
Boşanma süreci, bir kâbus gibiydi. Mahkeme salonları, avukatlar, Can’ın gözlerindeki o anlam veremediği hüzün… Her şey bir film şeridi gibi geçti, ama ben o filmin içinde hapsoldum. Aylin, Can’ı aldı ve başka bir şehre taşındı. Ben ise burada, bomboş bir evde, anılarla baş başa kaldım. Oğlumu haftada bir, bazen iki haftada bir görebiliyorum. Her görüşümde biraz daha büyüyor, ama ben onun hayatının çoğunu kaçırıyorum. Bu, bir babanın taşıyabileceği en ağır yüklerden biri.
Geceleri uyuyamıyorum. Aylin’in en sevdiği kahve fincanı hâlâ mutfak dolabında duruyor. Onu kaldırmaya elim varmıyor. Bazen Can’ın eski oyuncaklarına bakıyorum, o minik kamyoneti elime alıp saatlerce dalıyorum. “Nerede hata yaptım?” diye soruyorum kendime. Cevap bulamıyorum. Belki de aşk yetmiyordu, belki de biz yeterince güçlü değildik.
Şimdi hayatıma devam etmeye çalışıyorum. İşe gidiyorum, arkadaşlarla iki laf ediyorum, ama içimde bir boşluk var. İnsanlar “Zamanla geçer,” diyor. Belki haklılar, ama o zaman henüz gelmedi. Aylin’i hâlâ seviyorum mu, bilmiyorum. Ama onsuz bir hayat, eksik bir puzzle gibi. Can’ın gülüşü, tek tesellim. Onun için ayakta duruyorum, onun için nefes alıyorum.
Bu hikâyeyi neden yazıyorum, biliyor musun? Çünkü içimde birikenleri bir yere dökmem gerekiyordu. Belki birileri okur da, kendi sevdiklerine daha sıkı sarılır. Belki birileri, benim düştüğüm hatalara düşmez. Eğer okuyorsan, lütfen şunu unutma: Hayat, bir anda her şeyi elinden alabilir. Sevdiklerinle geçirdiğin her an, bir hazine. Onu kaybetmeden kıymetini bil.